habermelegi.com: TARİHİN SAYFALARINDAN BİR SANAT: "ÇİNİ SANATI NEDİR?"

26 Mayıs 2017 Cuma

TARİHİN SAYFALARINDAN BİR SANAT: "ÇİNİ SANATI NEDİR?"

Çini Sanatı Nedir?

Asırlık ve köklü bir geçmişe sahip olan çini geleneksel Türk el sanatları alanında kültürel bir miras olarak baş köşede yerini alır. Cami, saray duvarları ve medreseler ince çizgilerin dokunuşuyla farklı bir estetik kazanmıştır. İç ve dış mimari olmak üzere zamanın tanıklığını bünyesinde özenle barındırır. 

Yüzyıllar öncesinden günümüze kadar gelerek; emek, hayal ve sabrın ortaya çıkan muhteşem bir bütünlüğüdür. Belki bir cami mihrabında, ya da çeşmenin renklerinde gözlerden kalbe dokunan ince işlenmiş bir sanat eseri ile karşılaşmak kaçınılmazdır. 




İçilen bir kahve fincanında size gülümseyen, bir yapının duvarında sizleri huşu ile selamlayan, el emeği göz nuru dökülen ve tarihin derinliklerinden rengine renk, estetiğine estetik katarak gelen el sanatları içinde çiniden bahsedeceğiz.

12. Yüzyıldan günümüze kadar asırlar süren sanat yolculuğunun nadide bir parçası olarak gözden kalbe ahenk katmaya devam etmiştir. Zahmet ve sabırla özümsenen, toprağın en renkli dünyası, mucizevi uyumu çinicilik aşkla sanatın coşkusuyla yapılmaktadır ve verdiği rengarenk motifler Türk kültüründe adını altın harflerle yazdırmıştır. 

Ham halde ateşte pişen, piştikten sonra rengarenk çiçek açan eserlerin mimarları; sırçacı, kaşici, zanaatkar olan çini ustalarının, büyük bir sabır ve yetenek uyumunda yarattıkları çini sanatı hakkında tarihi bir yolculuğa çıkacağız. Şimdi sizlere çini sanatı nedir? Çini sanatının tarihi, Çini sanatı nasıl yapılır? Çinicilik ile merak ettiğiniz tüm soruların cevaplarını aktarmaya çalışacağız.

Çini Sanatı Tarihçesi

Kültürel kimliğin bir parçası olan çini, doğadan stilize edilen motiflerin kullanılmasıyla birlikte; dini yapılarda, kültürel farklılıklarda, kullanılan bazı eşyalarda ve dekoratif eserlerde zanaatkarın hayal gücü, dünya görüşü, yeteneklerine, düşüncelerine ve naif dokunuşlarına ev sahipliği yapar.

İslamiyeti ilk olarak kabul eden ve Türk Devletini kurmuş olan Karahanlılar (955) yaşadıkları yeri süslemeye başladılar. Selçuklu Döneminde çini işlemesi önemli bir değer kazanmıştır. Genel anlamda o döneme ait yapılara bakıldığı zaman, geometrik şekillerin esas alındığı açıkça görülmektedir. 

Bilinen en kıymetli taş renklerinin som altında gizlenmesi sanatı olarak ve renklerin sırlarla karıştırılarak boyanıp işlenmesiyle mozaik biçiminde yapılmış eserlerin esas olduğu belirtilir. Zümrüt yeşili, mercan kırmızı, firuze( toprak sarısı) ve turkuaz olmaktadır.

Estetik anlayışının başlangıcı olarak kabul edilmekte, çini sanatının zirveye tırmandığı dönem olarak belirtebiliriz. 14. Yüzyılda Osmanlı döneminde farklı bir bakış açısı kazanmıştır. Bu anlamda Türkler iç ve dış mimaride süsleme alanında olan çini de ilerleme göstererek Anadolu Türk mimarisine farklı bir anlam kazandırmışlardır. 

İlk kullanılan hat yazılarından olan Kufi kullanımı ve Rumi ise motiflere ilave edilip daha da zengin bir anlam kazandırılmıştır. Türk çini sanatının gelişme göstererek ahenkle ilerlemesi bu anlamda kaçınılmazdı ve 16. Yüzyılda zirvedeki yerini aldı. Kütahya ve İznik çinileri çininin yükselmesi için baş rol oynamıştır.

Antik çağlarda Kütahya’ da (Kotıaeıon) arkeolojik kazı çalışmaları sürecinde yüzyıllar öncesinden kalan bulgular da, şimdiki ismiyle Kütahya şehrinde seramik-çini çalışmalarının yapıldığı kanıtlanmıştır. Geçmişten günümüze çok teknikle aşama kaydetmiş olan çini, tamamen mimariye bağlı kalmış olup, üste çıkmaya çalışmamıştır.

Çini Tarihsel Yapılar

Daha çok geometrik desenlerin ve çizimlerin hakim olduğu 15. Yüzyıldan günümüze gelen Bursa Yeşil Cami ve türbede, çiçek ve bitki motiflerinin silik duruşları gözlerden kaçmaz. Ayrıca Yeşil Cami çinilerinin kitabe taşıması bakımından çok önemli değere sahip olduğunu söylemek mümkündür. 

Tam mihrap üstünde çiniye işlenmiş olan “Amel-i üstadan-ı Tebriz” yazısı kaynaklara göre Tebriz-den gelen çini ustaları tarafından yapılmış olup, daha da ilgi çeken başka bir ayrıntı ise, “Ameli Muhammed Mecnun” yazısı ise oradaki çinileri yapan çinicileri yönetmiş olan ustanın imzası olarak nakşedilir. 

Burada yapılan geometrik desenleri tam olarak işlenen ve ustalığı dile getiren, kesinlikle ziyaretçinin giremediği “Hünkar Mahfili” çinileri olmaktadır.Ana şeması sekiz kollu yıldızlar olmaktadır. Aynı kompozisyonun tüm yüzeyde tekrarlanmış olması oldukça dikkat çekici önemli bir detaydır. Ustalığın ve inceliğin sanatla buluştuğu benzersiz örnekler arasında yer almakta, adını altın harflerle yazdırmaktadır. 

Osmanlı çinilerinin en zengin hali burada görülmektedir. Edirne Şahmelek cami kısmen kaybolmaya yüz tutmuş ve bitkilerin hakim olduğu motifler tarihi bir zenginliği anlatır. İstanbul Çinili Köşk altın yaldız çizgilerin bulunduğu ve bu çinilerin altınla bezenerek yapıldığı bazı kaynaklarda belirtilir. Erdmann’ a göre altın yapıştırılmıştır. 

Anadolu’ da Selçuklu Mimarisinde tüm dini yapılarda mozaik çini kullanılmıştır. Bilinen en eski yapı ise Sivas Keykavus Şifahanesinde bulunan türbe olmaktadır. Bu türbede Selçuklu Sultanı 1. İzzeddin Keykavus yatmakta olup, sultanın ölümüyle ilgili bilgi veren levha mozaik çinileriyle görsel anlamda bir zenginlik oluşturmakla beraber, oldukça dikkat çeker.

Bu dönemde sanatın mimarı ve merkezinde Konya bulunmaktaydı. Anadolu Selçuklularının en önemli ve değerli eserleri arasında olan Konya Alaaddin Cami mihrabında, kubbe tarafına geçiş bölgesinde önemli çini işlemeleri bulunmaktadır.Çini sanatının hakimiyeti ve üslubu ile önemini kanıtlamaktadır. Türk Çini sanatının en nadide ve parlak dönemini yansıtan (1609-17) büyük yapı olarak tarihteki yerini alır. Bilimsel kaynaklara göre toplamda 21043 çini kullanıldığı belirtilmiştir.

Çini Sanatı Teknikleri

Çini sanatında farklı tekniklerin kullanılması yaygınlaştığının göstergesidir. Aşama aşama ilerleme kaydeden oluşum süreçleri çini sanatının görsel zenginliğini açıkça ortaya koymaktadır. Ham maddesi kil olan çini “sırlı levha” olarak anılır. 

Mimari yapıların süslenmesi sanatı olarak kabul görür. Farklı tekniklerin tarih boyu gelişmesi ve yenilik kazanması tamamen motiflerin ilerlemesiyle özümsenir. Aynı çömlekçilikte olduğu gibi, taşlardan arındırılmış şekilde havuzlarda dinlendirilir. Çamurun özelliği üç ayrı havuzda dinlemeye alınmasıdır. Zira üçüncü havuzda çamurun dibe çökmesi söz konusudur. Dinlenen hamur çömlek yapımından kullanılacaksa, çömlek çarkında, çini yapılacaksa kalıplarda kurumaya bırakılır. Çömlekçilik ve çinicilik aynı ana hammaddeye sahip olsalar da, işleyişleri burada sanat anlamında ayrılır.

Perdah Tekniği:

Abbasiler döneminde ilk olarak görülen teknik olmakla beraber, ince madeni parıltı oluşturmasının yanı sıra, sır üstü tekniği kullanılır. Gri, sarı olan hamura sır tekniği ile mor, beyaz ve mavi renkler sırlarla kaplanır ve fırınlanırdı.

Mozaik Tekniği:

Bilinen en eski uygarlıklardan itibaren kullanımı tercih edilmiştir. İstenilen her desenin yapılacağı kalıpların çıkarılıp, küçük çini parçacıklarının birleştirilip bütünlük sağlamasıdır. İslam iç ve dış mimarisinde ilk ve en büyük aşama olarak bilinmekte, yine hakim renklerin kullanıldığı görülmektedir. Özellikle mihraplarda çok tercih edilip kullanılan özel teknikler arasındadır. Bitkisel, geometrik çizilen şekiller; eşsiz hat yazılarının baş mimarı Kufi ve Kuran-ı Kerim’ in yazı biçimi Nesih ile taçlandırılır.

Minai Tekniği:

 İran Selçuklularının bulmuş olduğu “emaye” anlamına nail olan çini tekniklerinden biri olmaktadır. Geliştirilen bir teknik olmasının yanı sıra, 7 renk kullanılması söz konusudur. Hamuru diğerlerine göre sert bir yapıdadır ve sarı-gri renklerinde ince hamur yapısına sahip olduğu için astarlanmaya gerek duyulmadan yapılır. Kullanılan renklerin bir bölümü alt, bir bölümü ise üst tarafına sırlanmaktadır. Bilinen en zor tekniklerin olmasından dolayı 12. Ve 13. Yüzyıllar arasında İran’ da Keşan, Rakka gibi çini yapım merkezlerinde uygulanmıştır.
Renkli Sır Tekniği: Silis oranı diğerlerine göre daha yüksek olan kırmızı hamur kullanılır. Osmanlı döneminde oldukça yayılmış olan bir teknik olmaktadır. Hamur fırınlandıktan sonra renkli sırlarla boyanmaktadır. Bu teknik ilk olarak Bursa’ da ortaya çıkmıştır ve İstanbul’ da uygulanmaya başlanmıştır.

Slip Tekniği

Öncelikle sır altı tekniği olduğunu belirtip, Anadolu’ da çok yaygın olarak tercih edilmediğini ilave edebiliriz. Kullanımı çok tercih edilen sır altı tekniğinden küçük bir detayla ayrılır. Hamura biçim verildikten sonra fırınlanır ve desen boya eklenip renk kazandırılan sliple işlenmeye başlanır. Tercihe göre renkli veya renksiz slip tabakasının kuruma aşaması bittikten sonra şeffaf renkte olan sırla sırlanır ve tekrar fırına verilir. Çok hafif kabartmalı desenlerin görülmesi bu teknikte söz konusudur.

Kazıma Tekniği:

Öncelik olarak İslam Ülkelerinde değer verilen çini sanatında 9-13. Yüzyıllar arasında uygulanan basit bir teknik olmaktadır. Anadolu’ da da tercih edilen ve değer gören teknik olmakla beraber akıtma renkler yardımıyla süsleme yapıldığı belirtilmektedir. Akıtma tekniği ise seramik üzerinde uygulanan özel bir yöntemdir.


Çinide Motiflerin Anlamları:


Çinicilikte bereketli toprağın renklerle buluşması, yine tüm bereketiyle çeşitli desenler, motifler ve çiçekleri dile getirmesi zanaatkarın baş kahraman olmasını sağlar. Peki nedir bu motiflerin dili? Renklerle dans eden motiflerin kulağınıza neler fısıldadığını, ne anlatmak istediğini huşu içinde idrak edelim. Zira desenlerde saklı sırlı anlamları öğrenen herkes, çiniye bir kez daha aşık olacak. Çinilerin her bir noktasında, deseninde ve motifinde farklı bir anlam, gizli bir sır barınır.

Bu motiflerin gizli yapılmasının nedeni ise, Osmanlı Döneminde resim yapmanın yasaklanmış olmasıdır. Çini ustaları bu nedenle konuları desenlerde gizlemiş, bu sır yüzyıllar boyunca korunarak günümüze kadar gelmiştir.

Artık çini motiflerine bakarken, daha anlamlı bakacak, motiflerin dilini adeta okuyor olacaksınız. Müthiş bir yetenek ve hayal gücüyle çizmek istedikleri desenleri nakşetmiş, ince nüanslarla mucize dokunuşlar yapan ustaların motiflerinin sadece desenden ibaret olmadığını açıkça görebileceksiniz.Çini deseni örneklerini olarak; 

Gül Motifi:


Bilindiği üzere çok kullanılan motiflerden biri olan gül, Peygamber Efendimizi ifade eder. Mis kokulu Peygamberimizi anlatan tasvir, çini sanatının vazgeçilmezidir. Aşkın ve sevginin vazgeçilmez kusursuzluğudur gül.

Tavus Kuşu:


Cennet bahçelerinin kuşu olduğu bilinir ve bizlere cenneti anlatır. Cennet bahçelerinin güzelliği anlatır. Tavus kuşunun ağzının mavi yapılması ise cennetten kovulan Adem ve Havva’ nın kopardığı elmayı anlatır.

Kalyon Motifi:


Çini ustaları bu motifi sanatlarında icra ettiklerinde, bereket, bolluk simgesi olarak nakşetmişlerdir.

Nar Motifi:


Bereketli bir cennet meyvesi olduğu için, bolluğu müjdeler. Yaratanın kudretini ve gücünü temsil ederek yaşam enerjisini artırır.


Karanfil Motifi:


Arınmak, yenilenmek, tazelenmek anlamına gelmektedir. Zira karanfil İlkbaharı müjdeler. Çini motiflerinde kullanılırken, altın oran formunda dokunuşlar yapılmıştır. Temizliği, kusursuzluğu, bereketi ve bolluğu dile getirir.
            

 
Hayat Ağacı Motifi:

Evreni temsil eden hayat ağacı; ölümsüzlük, çoğalmak, üremek, bereket ve ebediyeti simgeler. Çini sanatında çok kullanılan ve tercih edilen bir motif olmaktadır. 
                                     
          


Lale Motifi:
                                    
 Çini motiflerinde çiçek desenleri arasında kullanılan lale motifi, çok tercih edilmektedir. Öyle ki İstanbul' da birçok yapının duvarlarına bakıldığı zaman tam 312 farklı lale desenine rastlandığı belirtilmiştir. Eski yapılı mezar taşlarında ise çeşitliliğine göre 312 adet olduğu saptanmıştır. İşlenme nedeninin mana derinliğine inince, laleye farklı bir gözle bakmaya başlayacaksınız. Tasavvufa yakın olanlar bilirler ki, tasavvufta "Allah" kelamını temsil eder ve bağrı aşk ile yanan bir dervişin, dışındaki gülümseme, duası ve samimi edası olarak ifade edilir.  Ayrıca sembolü ise Osmanlı bayrağı olmaktadır. Yüzyıllardır Türk geleneğinde var olan ve değerli bir manaya sahip olan lale, bilinen birçok el sanatının baş mimarı olarak yerini almıştır. 
                                   



Tarihte Çini Ustaları

Dünden bugüne sabrın ve emeğin mükafatını topraktan açan motiflerle elde eden zanaatkarlar, hayat veren toprağa renk kattılar. Çini sanatı ile isimlerini altın harflerle yazdıran ustaları yakından tanıyalım.

Hafız Mehmed Emin Efendi: 1872 yılında Kütahya’ da doğmuştur. Daha küçük yaşlarda çini zanaatkarı Mücellit Mehmed Efendi’ nin yanında zanaat öğrenmeye başlamıştır. Sayısız ve eşsiz eserler icra etmiştir. Konya Sanayi Mektebi çinilerini yapmıştır. Diğer eserleri de İstanbul Suadiye Cami, Şehzade Abdulmecid Köşkü, Haydarpaşa, Büyükada vapur iskeleleri, Konya Mevlana Türbesi sayılacak sadece birkaç eseri olmaktadır.

Faik Kırımlı: Günümüzün en önemli çini ustaları arasında yerini alan değerli bir isimdir. Ustaların ustası olarak anılır ve eserleri “Ameli Faik” olarak tanınır. 1986 yılında İznik’ te çinihaneyi oluşturan usta olmuştur. Kırımlı 400 yıl sonra büyük bir başarıya imza atarak çini sanatı orijinal tekniğini uygulayan tek kişi olarak bilinir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız için teşkkür ederiz..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger... back to top